[Tekebbür Etmek: O Yüksek Ego, O Yüksek Duruş!]
Düşünsenize, bir anda etrafınızdaki herkes sizin ayak izlerinizde ilerlemeye başlasın! Tabii ki şaka yapıyorum, ama bazen tekebbürlü bir insan, öyle bir hava yaratır ki, kendisini bir kral gibi hissedebilir. Öyle ki, sanki bir tahtın üstündeymiş gibi bir duruşla hayatı izler. Ama durun, bir dakika! Tekebbür etmek nedir tam olarak? Hadi gelin, bu kavramı biraz eğlenceli bir şekilde açalım, hem de tekebbürlü olmayan bir tavırla.
[Tekebbür: Ego'nun Boyutları]
Tekebbür, kelime olarak “büyüklenme” ya da “kibirlenme” anlamına gelir. Yani, kısaca, “ben herkesten daha özelim” havası vermek... Peki, ne demek bu? Bildiğiniz üzere, hepimizin etrafında en az bir kişi vardır; başını kaldırıp bir odaya girdiğinde, sanki o oda sadece ona aitmiş gibi bir hava estirir. Hani o kişi vardır ya, seni anlamaz, seni dinlemez, ama ne zaman bir konuşma açsan, “Ben bu konuda zaten çok şey biliyorum” havası verir. Evet, işte tekebbürlü insan o kişidir. Ama! Herkesin tekebbürle ilgili bir fikri vardır, bu yazıyı okumadan önce birkaç örnek aklınızda canlanmıştır. Bu yazıda ise tekebbürlü insanı daha iyi anlayacak ve hatta belki de o kişilere karşı daha empatik yaklaşacağız! Merak etmeyin, biraz mizah da ekleyeceğiz.
[Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Çok Tekebbürlü?]
Hadi bu soruyu bir kenara bırakın, çünkü doğru yanıt: Herkes! Ama evet, geleneksel olarak erkekler bazen bu konuda daha fazla fark edilir. Ama sadece ‘erkekler mi?’ diye düşünmek, aslında oldukça basit bir bakış açısı olur. Çünkü tekebbür, cinsiyet fark etmeksizin herkesin zaman zaman sahip olduğu bir özellik. Mesela, Arif, çözüm odaklı ve stratejik bir adam olarak, herhangi bir problemi tam anlamıyla çözmeden rahatlamaz. Ama…
Arif’in bu tavrı bazen neye dönüşür? “Bunu ben daha önce yapmıştım, bu işin uzmanı benim,” demesine. Bunu söyleyen Arif’in gözlerindeki o hafif "ben bilirim" bakışını görebiliyorsunuz değil mi? İşte bu, tekebbürlü bir yaklaşımın küçük bir örneği. Çünkü Arif, başkalarının fikirlerini dinlemek yerine, sadece kendi çözümüne odaklanır. Kendini çok değerli, çok yetenekli hissediyor. Bu durumu kendi gözünden bakınca, çok da yanlış görmüyor. Sonuçta, çözüm aramak, strateji geliştirmek erkeklerin doğal yetenekleri gibi kabul ediliyor değil mi? Ama…
Selin, tam tersi bir yaklaşımı benimsiyor. O, her zaman başkalarının duygularına, ilişkilerine dikkat eder. İnsanların içinde bulundukları durumu anlamaya çalışır. Ama bir gün Selin de fark etti ki, bazen tekebbürlü biriyle konuşmak, onun dünya görüşüne karşı daha nazik bir yaklaşım benimsemek gerekebiliyor. Ama "nazik olsam da o yine ben bilirim havasıyla geliyor" dediğinde, başına neler geleceğini hepimiz az çok tahmin edebiliyoruz.
[Tekebbürün Toplumsal Yansımaları: Kibirli İnsanlar, Yoksa Kendi Hedeflerine Odaklananlar mı?]
Tekebbürlü insanlar genellikle, etraflarındaki herkesin kendilerinden daha az önemli olduğunu düşünürler. Ama bu bazen yanlış anlaşılabilir. Mesela, Arif’in sürekli çözüm üretme isteği, bazıları tarafından “büyüklenmek” olarak algılanabilir. Halbuki Arif, aslında sadece çözüm odaklı, stratejik bir kişilik. Bir problemi çözmek, onu adım adım aşmak ona bir tatmin duygusu verir. Bu noktada, Arif’in yaklaşımını anlamaya çalışırken, toplumun da ona yüklediği bazı beklentileri unutmamalıyız. Arif'in çözüm önerilerini sunarken başkalarının fikirlerine pek kulak asmadığı da bir gerçektir, ama bunu tekebbürlü bir tutum olarak görmek ne kadar doğru?
Tekebbürlü olmak, her zaman kötü bir şey değildir. Zira bazı durumlarda, özgüven, insanın kendine olan saygısını ve başkalarının düşüncelerine karşı bağımsızlığını gösterebilir. Yani, biraz kibir, bazen bir insanın hayatta duruşunu pekiştirebilir. Ama tabii ki bu kibir, başkalarını küçük görme noktasına gelirse, işler değişir.
[Tekebbürlü İnsanlarla İletişim Kurmanın Yolları: Kibir mi, Kendine Güven mi?]
Peki, tekebbürlü insanlarla nasıl başa çıkmalı? İlk adım, aslında bu kişilerin gerçekten neyi savunduklarını anlamaya çalışmak. Belki de kendilerini savunma ihtiyacı duyuyorlardır. Arif, mesela, kendi çözümlerini sunarken, aslında toplumdan gelen baskıları ya da geçmişteki başarısızlıklarını telafi etmeye çalışıyordur. Belki de arkasındaki bu güven duygusu, dışarıya kibirli bir şekilde yansıyordur.
Diğer yandan, Selin gibi daha empatik biri, bazen bu tür bir yaklaşımı nazikçe kırmayı başarabilir. Selin, Arif’in tavrını anlamaya çalışırken, ona doğru soruları sorarak, onun içindeki çözüm arayışlarını daha açık bir şekilde ortaya çıkarabilir. Sonuçta, doğru iletişim, tekebbürlü insanlarla bile etkili bir şekilde kurabileceğiniz bir köprü olabilir.
[Sonuç: Herkes Biraz Tekebbürlüdür, Bunu Kabul Edelim]
Hepimiz zaman zaman tekebbürlü olabiliriz. Bu, insan olmanın bir parçasıdır. Kimi zaman ego, doğru yerde durarak bizi daha güçlü kılarken, kimi zaman fazlası can sıkıcı olabilir. Önemli olan, tekebbürün sınırlarını bilmek ve insanların kendilerini ifade etme biçimlerine saygı duymaktır. Sonuçta, her bireyde, hem çözüm arayışı hem de empatik bir bakış açısı vardır.
Sizce, tekebbürlü insanlar her zaman kendilerini mi savunuyorlar, yoksa gerçekten egolarının kurbanı mı oluyorlar? Kendi deneyimlerinizde, tekebbürlü bir kişiyle karşılaştığınızda nasıl bir yaklaşım benimsediniz?
Düşünsenize, bir anda etrafınızdaki herkes sizin ayak izlerinizde ilerlemeye başlasın! Tabii ki şaka yapıyorum, ama bazen tekebbürlü bir insan, öyle bir hava yaratır ki, kendisini bir kral gibi hissedebilir. Öyle ki, sanki bir tahtın üstündeymiş gibi bir duruşla hayatı izler. Ama durun, bir dakika! Tekebbür etmek nedir tam olarak? Hadi gelin, bu kavramı biraz eğlenceli bir şekilde açalım, hem de tekebbürlü olmayan bir tavırla.
[Tekebbür: Ego'nun Boyutları]
Tekebbür, kelime olarak “büyüklenme” ya da “kibirlenme” anlamına gelir. Yani, kısaca, “ben herkesten daha özelim” havası vermek... Peki, ne demek bu? Bildiğiniz üzere, hepimizin etrafında en az bir kişi vardır; başını kaldırıp bir odaya girdiğinde, sanki o oda sadece ona aitmiş gibi bir hava estirir. Hani o kişi vardır ya, seni anlamaz, seni dinlemez, ama ne zaman bir konuşma açsan, “Ben bu konuda zaten çok şey biliyorum” havası verir. Evet, işte tekebbürlü insan o kişidir. Ama! Herkesin tekebbürle ilgili bir fikri vardır, bu yazıyı okumadan önce birkaç örnek aklınızda canlanmıştır. Bu yazıda ise tekebbürlü insanı daha iyi anlayacak ve hatta belki de o kişilere karşı daha empatik yaklaşacağız! Merak etmeyin, biraz mizah da ekleyeceğiz.
[Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Çok Tekebbürlü?]
Hadi bu soruyu bir kenara bırakın, çünkü doğru yanıt: Herkes! Ama evet, geleneksel olarak erkekler bazen bu konuda daha fazla fark edilir. Ama sadece ‘erkekler mi?’ diye düşünmek, aslında oldukça basit bir bakış açısı olur. Çünkü tekebbür, cinsiyet fark etmeksizin herkesin zaman zaman sahip olduğu bir özellik. Mesela, Arif, çözüm odaklı ve stratejik bir adam olarak, herhangi bir problemi tam anlamıyla çözmeden rahatlamaz. Ama…
Arif’in bu tavrı bazen neye dönüşür? “Bunu ben daha önce yapmıştım, bu işin uzmanı benim,” demesine. Bunu söyleyen Arif’in gözlerindeki o hafif "ben bilirim" bakışını görebiliyorsunuz değil mi? İşte bu, tekebbürlü bir yaklaşımın küçük bir örneği. Çünkü Arif, başkalarının fikirlerini dinlemek yerine, sadece kendi çözümüne odaklanır. Kendini çok değerli, çok yetenekli hissediyor. Bu durumu kendi gözünden bakınca, çok da yanlış görmüyor. Sonuçta, çözüm aramak, strateji geliştirmek erkeklerin doğal yetenekleri gibi kabul ediliyor değil mi? Ama…
Selin, tam tersi bir yaklaşımı benimsiyor. O, her zaman başkalarının duygularına, ilişkilerine dikkat eder. İnsanların içinde bulundukları durumu anlamaya çalışır. Ama bir gün Selin de fark etti ki, bazen tekebbürlü biriyle konuşmak, onun dünya görüşüne karşı daha nazik bir yaklaşım benimsemek gerekebiliyor. Ama "nazik olsam da o yine ben bilirim havasıyla geliyor" dediğinde, başına neler geleceğini hepimiz az çok tahmin edebiliyoruz.
[Tekebbürün Toplumsal Yansımaları: Kibirli İnsanlar, Yoksa Kendi Hedeflerine Odaklananlar mı?]
Tekebbürlü insanlar genellikle, etraflarındaki herkesin kendilerinden daha az önemli olduğunu düşünürler. Ama bu bazen yanlış anlaşılabilir. Mesela, Arif’in sürekli çözüm üretme isteği, bazıları tarafından “büyüklenmek” olarak algılanabilir. Halbuki Arif, aslında sadece çözüm odaklı, stratejik bir kişilik. Bir problemi çözmek, onu adım adım aşmak ona bir tatmin duygusu verir. Bu noktada, Arif’in yaklaşımını anlamaya çalışırken, toplumun da ona yüklediği bazı beklentileri unutmamalıyız. Arif'in çözüm önerilerini sunarken başkalarının fikirlerine pek kulak asmadığı da bir gerçektir, ama bunu tekebbürlü bir tutum olarak görmek ne kadar doğru?
Tekebbürlü olmak, her zaman kötü bir şey değildir. Zira bazı durumlarda, özgüven, insanın kendine olan saygısını ve başkalarının düşüncelerine karşı bağımsızlığını gösterebilir. Yani, biraz kibir, bazen bir insanın hayatta duruşunu pekiştirebilir. Ama tabii ki bu kibir, başkalarını küçük görme noktasına gelirse, işler değişir.
[Tekebbürlü İnsanlarla İletişim Kurmanın Yolları: Kibir mi, Kendine Güven mi?]
Peki, tekebbürlü insanlarla nasıl başa çıkmalı? İlk adım, aslında bu kişilerin gerçekten neyi savunduklarını anlamaya çalışmak. Belki de kendilerini savunma ihtiyacı duyuyorlardır. Arif, mesela, kendi çözümlerini sunarken, aslında toplumdan gelen baskıları ya da geçmişteki başarısızlıklarını telafi etmeye çalışıyordur. Belki de arkasındaki bu güven duygusu, dışarıya kibirli bir şekilde yansıyordur.
Diğer yandan, Selin gibi daha empatik biri, bazen bu tür bir yaklaşımı nazikçe kırmayı başarabilir. Selin, Arif’in tavrını anlamaya çalışırken, ona doğru soruları sorarak, onun içindeki çözüm arayışlarını daha açık bir şekilde ortaya çıkarabilir. Sonuçta, doğru iletişim, tekebbürlü insanlarla bile etkili bir şekilde kurabileceğiniz bir köprü olabilir.
[Sonuç: Herkes Biraz Tekebbürlüdür, Bunu Kabul Edelim]
Hepimiz zaman zaman tekebbürlü olabiliriz. Bu, insan olmanın bir parçasıdır. Kimi zaman ego, doğru yerde durarak bizi daha güçlü kılarken, kimi zaman fazlası can sıkıcı olabilir. Önemli olan, tekebbürün sınırlarını bilmek ve insanların kendilerini ifade etme biçimlerine saygı duymaktır. Sonuçta, her bireyde, hem çözüm arayışı hem de empatik bir bakış açısı vardır.
Sizce, tekebbürlü insanlar her zaman kendilerini mi savunuyorlar, yoksa gerçekten egolarının kurbanı mı oluyorlar? Kendi deneyimlerinizde, tekebbürlü bir kişiyle karşılaştığınızda nasıl bir yaklaşım benimsediniz?