Mert
New member
Selam dostlar,
Bugün size biraz gülümsetecek, biraz düşündürecek bir hikâye anlatmak istiyorum. Konumuz basit gibi görünüyor ama hepimizin bir yerinden yarasına dokunur: Haşlanmış makarna kilo yapar mı?
Kulağa sıradan geliyor biliyorum ama işin içinde biraz kalp, biraz hesap, biraz da hayat var. Çünkü bazen bir tabak makarna, sadece karbonhidrat değil; özlem, huzur ya da suçluluk da olabiliyor.
Bir Akşamın Hikâyesi: Makarna Kokusuyla Başlayan Sohbet
Yağmurlu bir akşamdı. Küçük bir apartman dairesinde üç kişi bir araya gelmişti. Ortada büyükçe bir tencere, içinde tereyağında çevrilmiş haşlanmış makarna...
Zeynep, günün stresini üzerinden atmak için makarnayı seçmişti. “Yemek değil bu, terapi,” diyordu.
Murat, fitness takıntılı, sayısal düşünen, kalorileri milimle ölçen bir adamdı. Elinde cep telefonu, makarnanın kalorisini hesaplayan bir uygulama açık.
Ve köşede, sessizce çay karıştıran Ali Usta, Zeynep’in babasıydı. Emekli fırıncı. Yıllarca unun, hamurun içinde yaşamış; karbonhidratla barışık bir adam.
Zeynep tabağa makarnayı doldururken Murat hemen atıldı:
“Yavaş ol, o kadar makarna 500 kalori eder, karbonhidrat yüklemesi yapıyorsun!”
Zeynep gözlerini devirdi:
“Kalori değil, mutluluk sayıyorum ben.”
Ali Usta gülümsedi. “Evladım,” dedi, “makarna yemezsen ruhun aç kalır.”
Erkeklerin Çözüm Odaklı Bakışı: Hesap, Plan, Strateji
Murat, masaya oturduğunda bile stratejik düşünürdü. Onun için yemek, duygusal değil biyokimyasal bir süreçti.
“Bak,” dedi, “soğumuş haşlanmış makarnanın glisemik indeksi düşer, dirençli nişasta oluşur. O zaman kilo yapmaz.”
Telefonundan bir grafik açtı, heyecanla anlattı:
“Yani eğer makarnayı haşlayıp soğutursan, ertesi gün yersen vücut onu lif gibi algılar. Enerjiye değil, sindirim desteğine dönüşür!”
Zeynep gülmekten kendini alamadı. “Seninle yemek yemek, laboratuvar çalışması gibi!”
Murat gülerek savundu kendini:
“Ne yapayım, ben sonuç odaklıyım. Hayatta her şey ölçülebilir. Kilo da, başarı da.”
O an Ali Usta başını kaldırdı. “Evladım,” dedi, “bazı şeyler ölçülmez. Mesela bir makarnanın, kızının moralini yerine getirdiği o ilk lokma.”
Kadınların Empatik ve İlişkisel Yaklaşımı: Bir Tabak Makarna, Bir Hikâye
Zeynep o gün, iş yerinde sert bir toplantı geçirmişti. Eleştiriler, raporlar, baskılar… Eve geldiğinde tek isteği, çocukluğunun güvenli alanına dönmekti.
O alanın kokusu ise belliydi: Haşlanmış makarna ve eriyen tereyağı.
“Biliyor musun baba,” dedi, “çocukken sen fırından yorgun gelirdin, annem makarna yapardı. Ben tabağın başında ‘Kilo alır mıyım?’ diye sorardım. Sen de hep ‘Ruhun doymazsa vücudun neye yarar?’ derdin.”
Murat sustu. Çünkü o an fark etti: Zeynep’in tabağında sadece makarna değil, bir anı, bir teselli, bir sığınma vardı.
Kadınlar için yemek, sadece enerji değil, bağ demekti — geçmişle, aileyle, kendinle kurulan bağ.
Zeynep devam etti:
“Bazen tartıda artan gramları değil, kalpte azalan ağırlığı hesaba katmak lazım. Haşlanmış makarna beni şişmanlatmadı. Belki biraz yumuşattı sadece.”
Ali Usta’nın Felsefesi: Doymak Değil, Denge Bulmak
Ali Usta’nın elinde çay bardağı titredi. “Ben yıllarca hamur yoğurdum,” dedi. “İnsanların gözünde ‘kilo yapar’ dedikleri şeyi ben hayat yaptım. Çünkü ekmek, makarna, börek — hepsi emek ister. Ve emekle yoğrulan hiçbir şey zarar vermez, yeter ki dengeyi kaçırma.”
Murat sessiz kaldı. Zeynep, babasının yanına oturdu.
“Yani diyorsun ki baba, mesele makarnada değil?”
Ali Usta gülümsedi:
“Mesele, niyetinde kızım. Aç gözle yersen kilo yapar, minnetle yersen hayat verir.”
Bir Tabağın Ardındaki Kültürel Hikâye
İtalya’da makarna bir yaşam biçimi. Sofra, paylaşımın simgesi.
Bizdeyse hâlâ biraz suçluluk duygusuyla yeniyor. “Diyet bozuldu” diyoruz, “kendimi şımarttım” diyoruz.
Oysa bazı kültürlerde makarna “kilo” değil “keyif” sembolü. Çünkü yemek, onların gözünde bedenin değil ruhun güncellemesi.
Ali Usta anlatmaya devam etti:
“Benim ustam derdi ki, makarna insan gibidir: Çok pişerse dağılır, az pişerse sert olur. Hayat da öyle. Ne fazla gevşeyeceksin, ne fazla sıkılacaksın.”
Murat içten bir kahkaha attı. “Usta, senin bu sözleri not etmem lazım. Makarna metaforu ders kitaplarına girmeli.”
Zeynep gülümsedi: “Sen onu fitness grubunda paylaş, belki onlar da ruhlarını update eder.”
Ruhun Diyeti: Kısıt Değil, Kabulleniş
O akşam sofrada uzun uzun konuşuldu. Kaloriler, karbonhidratlar, anılar, hatıralar...
Murat sonunda tabağını çekti, bir çatal makarnayı aldı.
“Tamam,” dedi, “bugün sadece 300 kalori alacağım, ama 1000 kalori huzur hissedeceğim.”
Zeynep kahkaha attı.
Ali Usta başını salladı. “Evladım, bazen en iyi diyet, vicdanı rahat tutmaktır.”
O gecenin sonunda kimse tartıya çıkmadı, kimse suçluluk duymadı.
Çünkü o masa, artık bir diyet masası değil; bir uzlaşma masası olmuştu:
Akıl ile kalbin, strateji ile duygunun, hesap ile hikâyenin barıştığı bir masa.
Forumdaşlara Sorular: Sizin Tabağınızda Ne Var?
- Sizce haşlanmış makarna gerçekten kilo yapar mı, yoksa suçluluk duygusu mu şişmanlatır insanı?
- Yemekle ilişkiniz daha çok Murat gibi ölçülü mü, yoksa Zeynep gibi duygusal mı?
- “Yemek ruhun yakıtıdır” diyenlerden misiniz, yoksa “vücut makinedir, yakıt dengesi gerek” diyenlerden mi?
- Bir tabak makarnanın sizde anısı var mı — çocukluk, aile, aşk, yalnızlık?
Benim için haşlanmış makarna artık sadece bir yemek değil, insanı anlamanın metaforu.
Kimi için enerji, kimi için özlem, kimi için suç ortaklığı.
Ama ne olursa olsun, hepimizin hayatında o tereyağı kokan, buharı tüten bir makarna akşamı vardır.
Belki de asıl soru şu, dostlar:
Haşlanmış makarna kilo yapar mı, yoksa bizi insan yapan o anıları mı ağırlaştırır?
Yorumlarınızı bekliyorum, çünkü her tabağın bir hikâyesi vardır — sizin de vardır mutlaka.
Bugün size biraz gülümsetecek, biraz düşündürecek bir hikâye anlatmak istiyorum. Konumuz basit gibi görünüyor ama hepimizin bir yerinden yarasına dokunur: Haşlanmış makarna kilo yapar mı?
Kulağa sıradan geliyor biliyorum ama işin içinde biraz kalp, biraz hesap, biraz da hayat var. Çünkü bazen bir tabak makarna, sadece karbonhidrat değil; özlem, huzur ya da suçluluk da olabiliyor.
Bir Akşamın Hikâyesi: Makarna Kokusuyla Başlayan Sohbet
Yağmurlu bir akşamdı. Küçük bir apartman dairesinde üç kişi bir araya gelmişti. Ortada büyükçe bir tencere, içinde tereyağında çevrilmiş haşlanmış makarna...
Zeynep, günün stresini üzerinden atmak için makarnayı seçmişti. “Yemek değil bu, terapi,” diyordu.
Murat, fitness takıntılı, sayısal düşünen, kalorileri milimle ölçen bir adamdı. Elinde cep telefonu, makarnanın kalorisini hesaplayan bir uygulama açık.
Ve köşede, sessizce çay karıştıran Ali Usta, Zeynep’in babasıydı. Emekli fırıncı. Yıllarca unun, hamurun içinde yaşamış; karbonhidratla barışık bir adam.
Zeynep tabağa makarnayı doldururken Murat hemen atıldı:
“Yavaş ol, o kadar makarna 500 kalori eder, karbonhidrat yüklemesi yapıyorsun!”
Zeynep gözlerini devirdi:
“Kalori değil, mutluluk sayıyorum ben.”
Ali Usta gülümsedi. “Evladım,” dedi, “makarna yemezsen ruhun aç kalır.”
Erkeklerin Çözüm Odaklı Bakışı: Hesap, Plan, Strateji
Murat, masaya oturduğunda bile stratejik düşünürdü. Onun için yemek, duygusal değil biyokimyasal bir süreçti.
“Bak,” dedi, “soğumuş haşlanmış makarnanın glisemik indeksi düşer, dirençli nişasta oluşur. O zaman kilo yapmaz.”
Telefonundan bir grafik açtı, heyecanla anlattı:
“Yani eğer makarnayı haşlayıp soğutursan, ertesi gün yersen vücut onu lif gibi algılar. Enerjiye değil, sindirim desteğine dönüşür!”
Zeynep gülmekten kendini alamadı. “Seninle yemek yemek, laboratuvar çalışması gibi!”
Murat gülerek savundu kendini:
“Ne yapayım, ben sonuç odaklıyım. Hayatta her şey ölçülebilir. Kilo da, başarı da.”
O an Ali Usta başını kaldırdı. “Evladım,” dedi, “bazı şeyler ölçülmez. Mesela bir makarnanın, kızının moralini yerine getirdiği o ilk lokma.”
Kadınların Empatik ve İlişkisel Yaklaşımı: Bir Tabak Makarna, Bir Hikâye
Zeynep o gün, iş yerinde sert bir toplantı geçirmişti. Eleştiriler, raporlar, baskılar… Eve geldiğinde tek isteği, çocukluğunun güvenli alanına dönmekti.
O alanın kokusu ise belliydi: Haşlanmış makarna ve eriyen tereyağı.
“Biliyor musun baba,” dedi, “çocukken sen fırından yorgun gelirdin, annem makarna yapardı. Ben tabağın başında ‘Kilo alır mıyım?’ diye sorardım. Sen de hep ‘Ruhun doymazsa vücudun neye yarar?’ derdin.”
Murat sustu. Çünkü o an fark etti: Zeynep’in tabağında sadece makarna değil, bir anı, bir teselli, bir sığınma vardı.
Kadınlar için yemek, sadece enerji değil, bağ demekti — geçmişle, aileyle, kendinle kurulan bağ.
Zeynep devam etti:
“Bazen tartıda artan gramları değil, kalpte azalan ağırlığı hesaba katmak lazım. Haşlanmış makarna beni şişmanlatmadı. Belki biraz yumuşattı sadece.”
Ali Usta’nın Felsefesi: Doymak Değil, Denge Bulmak
Ali Usta’nın elinde çay bardağı titredi. “Ben yıllarca hamur yoğurdum,” dedi. “İnsanların gözünde ‘kilo yapar’ dedikleri şeyi ben hayat yaptım. Çünkü ekmek, makarna, börek — hepsi emek ister. Ve emekle yoğrulan hiçbir şey zarar vermez, yeter ki dengeyi kaçırma.”
Murat sessiz kaldı. Zeynep, babasının yanına oturdu.
“Yani diyorsun ki baba, mesele makarnada değil?”
Ali Usta gülümsedi:
“Mesele, niyetinde kızım. Aç gözle yersen kilo yapar, minnetle yersen hayat verir.”
Bir Tabağın Ardındaki Kültürel Hikâye
İtalya’da makarna bir yaşam biçimi. Sofra, paylaşımın simgesi.
Bizdeyse hâlâ biraz suçluluk duygusuyla yeniyor. “Diyet bozuldu” diyoruz, “kendimi şımarttım” diyoruz.
Oysa bazı kültürlerde makarna “kilo” değil “keyif” sembolü. Çünkü yemek, onların gözünde bedenin değil ruhun güncellemesi.
Ali Usta anlatmaya devam etti:
“Benim ustam derdi ki, makarna insan gibidir: Çok pişerse dağılır, az pişerse sert olur. Hayat da öyle. Ne fazla gevşeyeceksin, ne fazla sıkılacaksın.”
Murat içten bir kahkaha attı. “Usta, senin bu sözleri not etmem lazım. Makarna metaforu ders kitaplarına girmeli.”
Zeynep gülümsedi: “Sen onu fitness grubunda paylaş, belki onlar da ruhlarını update eder.”
Ruhun Diyeti: Kısıt Değil, Kabulleniş
O akşam sofrada uzun uzun konuşuldu. Kaloriler, karbonhidratlar, anılar, hatıralar...
Murat sonunda tabağını çekti, bir çatal makarnayı aldı.
“Tamam,” dedi, “bugün sadece 300 kalori alacağım, ama 1000 kalori huzur hissedeceğim.”
Zeynep kahkaha attı.
Ali Usta başını salladı. “Evladım, bazen en iyi diyet, vicdanı rahat tutmaktır.”
O gecenin sonunda kimse tartıya çıkmadı, kimse suçluluk duymadı.
Çünkü o masa, artık bir diyet masası değil; bir uzlaşma masası olmuştu:
Akıl ile kalbin, strateji ile duygunun, hesap ile hikâyenin barıştığı bir masa.
Forumdaşlara Sorular: Sizin Tabağınızda Ne Var?
- Sizce haşlanmış makarna gerçekten kilo yapar mı, yoksa suçluluk duygusu mu şişmanlatır insanı?
- Yemekle ilişkiniz daha çok Murat gibi ölçülü mü, yoksa Zeynep gibi duygusal mı?
- “Yemek ruhun yakıtıdır” diyenlerden misiniz, yoksa “vücut makinedir, yakıt dengesi gerek” diyenlerden mi?
- Bir tabak makarnanın sizde anısı var mı — çocukluk, aile, aşk, yalnızlık?
Benim için haşlanmış makarna artık sadece bir yemek değil, insanı anlamanın metaforu.
Kimi için enerji, kimi için özlem, kimi için suç ortaklığı.
Ama ne olursa olsun, hepimizin hayatında o tereyağı kokan, buharı tüten bir makarna akşamı vardır.
Belki de asıl soru şu, dostlar:
Haşlanmış makarna kilo yapar mı, yoksa bizi insan yapan o anıları mı ağırlaştırır?
Yorumlarınızı bekliyorum, çünkü her tabağın bir hikâyesi vardır — sizin de vardır mutlaka.