Aruz ölçüsüyle şiir nasıl yazılır ?

Ela

New member
Aruz Ölçüsüyle Şiir Nasıl Yazılır? Farklı Yaklaşımlar Üzerine Samimi Bir Tartışma

Selam dostlar,

Bugün aklıma takılan bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Aruz ölçüsüyle şiir yazmak, bana kalırsa hem teknik hem de duygusal bir süreç. Fakat bu konuda etrafta o kadar farklı bakış açısı var ki, hangisinin daha “doğru” olduğuna karar vermek güç. Kimisi aruzu matematik gibi ele alıyor; kalıplar, heceler, vezinler arasında kusursuz bir denge kurmak gerektiğini savunuyor. Kimisi ise bu kadar teknik yaklaşımın şiirin ruhunu öldürdüğünü düşünüyor.

Ben de bu konuyu forumun güzel insanlarıyla birlikte derinlemesine tartışalım istedim. Aruzun dünyasına hem kalple hem akılla bakalım.

---

Aruzun Matematiksel Yüzü: Erkeklerin Yaklaşımı

Birçok erkek şair veya yazar, aruzu bir tür “şiir mühendisliği” olarak görüyor. Onlara göre aruz, bir şiir ölçüsü değil, bir düzen ve disiplin biçimi. Tıpkı mimarinin taşıyıcı kolonları gibi, aruzun da şiiri ayakta tuttuğuna inanıyorlar.

Bu yaklaşımı savunanlar genellikle şu mantıktan hareket ediyor:

- Şiir bir yapıysa, ölçü onun iskeletidir.

- Aruzun kalıpları, sözcüklerin anlam gücünü koruyarak ritmi belirler.

- Duygular ancak belli bir düzen içinde ifade edilirse etkileyici olabilir.

Yani burada ön planda “nesnel” bir anlayış var. Şair, kendi duygularını değil, ölçünün sınırlarını önemseyerek çalışıyor. Bazı erkek forumdaşlar, aruzla yazılmış şiirleri analiz ederken bile istatistiksel veriler kullanıyor. Hangi kalıp en çok kullanılmış, hangi hece düşmüş, hangi uyak en çok tercih edilmiş gibi detaylar...

Onlara göre aruzda başarı, hatasız ölçü kullanmakla başlıyor. “Duygular sonra gelir, önce teknik oturmalı” diyorlar. Bu bakış açısı, özellikle Divan edebiyatının büyük ustalarından etkilenenler arasında yaygın. Fuzûlî, Bâkî, Nedim gibi şairlerin kusursuz aruz kullanımı, bu yaklaşımı haklı çıkaran örnekler olarak gösteriliyor.

Ama gelin görün ki, bu kadar katı bir yaklaşım bazen şiirin doğallığını törpülüyor. Şiir, duyguysa, insanın içsel akışını ölçüye sığdırmak her zaman kolay olmuyor. Erkeklerin bu teknikçi tavrı, şiiri bir “hesap işi” haline getirme riski taşıyor.

---

Aruzun Duygusal Boyutu: Kadınların Yaklaşımı

Kadın şairlerin aruza yaklaşımıysa genellikle daha duygusal, hatta bazen toplumsal. Onlar için aruz, sadece bir vezin değil, bir anlatım biçimi; kadının sesiyle yeniden yoğrulan bir ifade alanı.

Birçok kadın forumdaş, aruzu “eril” bir ölçü olarak görüyor. Çünkü tarih boyunca bu ölçüyle yazan şairlerin büyük kısmı erkekti. Kadınlar bu geleneği kırmak istiyor; ama aynı zamanda o zorlu ölçüyü kullanarak kendi duygularını dile getirmeyi bir meydan okuma olarak görüyorlar.

Bazı kadın yazarlar diyor ki:

> “Aruzun kalıplarına sıkışmak zorunda değiliz, onları dönüştürmeliyiz.”

Yani kadınlar aruzu bir “biçimsel kural” olarak değil, bir “araç” olarak ele alıyor. Aruzun katılığıyla kendi duygularının akışkanlığını birleştiriyorlar. Bu da ortaya bambaşka bir estetik çıkarıyor.

Mesela günümüz kadın şairlerinden bazıları, klasik kalıpları modern imgelerle harmanlıyor. “Feilâtün feilâtün feilün” kalıbına özgürlük, yalnızlık, toplumsal baskı gibi çağdaş temaları yerleştiriyorlar. Bu da gösteriyor ki, aruz sadece eski değil, dönüştürülmeye açık bir sistem.

Kadınların yaklaşımında teknik hata yapmak korkulacak bir şey değil. Önemli olan, ölçüyle duygunun iç içe geçmesi. Onlara göre “hatasız aruz” değil, “etkileyici aruz” değerli. Çünkü şiir, sadece kulağa değil, kalbe de hitap etmeli.

---

Toplumsal Cinsiyet ve Şiirsel Bakışın Farkı

Bu iki yaklaşım arasındaki fark aslında sadece estetik değil, sosyolojik de. Erkeklerin teknik odaklı tavrı, tarihsel olarak sanatı kontrol eden “otorite” rolüyle ilişkili. Kadınların sezgisel ve duygusal yaklaşımı ise, bu otoriteye karşı çıkan bir ifade biçimi.

Erkek şairler “doğru vezin”in peşindeyken, kadın şairler “doğru his”i arıyor. Bu yüzden aruz, erkekler için bir “ustalık testi”, kadınlar içinse bir “özgürlük arayışı” haline geliyor.

Bu farkı modern forumlarda da görüyoruz. Erkek kullanıcılar teknik sorular soruyor:

> “Şu kelimede imale olur mu?”

> “Bu mısrada med kullanmak doğru mu?”

Kadın kullanıcılar ise şöyle tartışmalar açıyor:

> “Aruzla yazarken duygularımın ritmi değişiyor mu?”

> “Toplumsal baskıların bu ölçüdeki etkisi sizce ne kadar hissediliyor?”

İki yaklaşım da çok değerli. Çünkü biri şiirin iskeletini, diğeri ise ruhunu oluşturuyor. Aruz, bu iki dünyanın birleştiği yerde anlam kazanıyor.

---

Aruzun Günümüzdeki Yeri: Duygu ve Disiplinin Birleşimi

Peki günümüzde aruzla şiir yazmak mümkün mü? Kesinlikle evet, ama artık “eski usul” değil.

Yeni nesil şairler hem erkek hem kadın yaklaşımlarından besleniyor. Bir yanda ölçünün disiplinini koruyorlar, diğer yanda özgür imgelerle kalıbı esnetiyorlar. Aruzun tekdüze olmadığını, her dönemde farklı bir ruhla canlanabileceğini savunuyorlar.

Bazı forumdaşlar şöyle diyor:

> “Aruz, eğer kalıba sıkışmazsa, özgürlüğün en ritmik halidir.”

Bu çok güzel bir ifade bence. Çünkü aruzun en büyük gücü, sınırlardan doğan yaratıcılık.

Bir ressamın tuvaline çizdiği sınırlar gibi, aruz da şairi bir disiplin içine sokuyor ama aynı zamanda yaratıcılığını da kışkırtıyor.

---

Tartışmayı Açıyorum: Sizce Aruz Ruh mu, Kural mı?

Benim gözümde aruz ölçüsüyle şiir yazmak, hem bir matematik problemi hem de bir kalp işi.

Ama siz ne düşünüyorsunuz dostlar?

- Sizce şiir duygudan mı doğar, yoksa teknikten mi?

- Aruzun katı yapısı, şiiri zenginleştiriyor mu yoksa daraltıyor mu?

- Kadınların sezgisel yaklaşımı mı, erkeklerin analitik tutumu mu şiiri daha güçlü kılar?

Fikirlerinizi merak ediyorum. Hadi gelin, bu başlık altında aruzun hem kalbini hem mantığını konuşalım. Çünkü belki de şiir, tam da bu iki uç arasında nefes alıyor.