Alkali Diyeti
Alkali Diyeti kelime anlamıyla bazik diyet demektir. Bazik ise bir maddenin pH’ sinin 7 ile 14 arasında olması demektir. İnsan kanının pH değeri 7,34-7,45 arasındadır. Alkali diyetinde ise amaç adından anlaşılacağı gibi günlük besinlerin bazik tüketilmesidir. Midemizin pH değeri sindirimi gerçekleştirebilmesi için yaklaşık 1,2 dir.
Yediğimiz asidik besinler (yağlı kızartmalar, gazlı içecekler gibi) midemizin pH’ sinin daha da düşmesine ve mide duvarının zarar görmesine sebep olmaktadır. Asidik yiyecekler ayrıca yorgunluk, sinirlilik, ülsere ilerleyebilen mide problemleri ve uyuşukluğa yol açabilir. Sebzeler, zeytinyağı, kuşkonmaz gibi yiyecekler midenin asidini düzgün sınırlarda tutulmasına yardımcı olur.
Öte yandan süt ürünlerinin aşırı alınması vücutta laktik asit miktarını arttırarak yorgunluğa ve hayat kalitesinde azalmaya yol açar. Poğaça, börek gibi yiyecekler ise karbonhidrat içeriği çok fazla olduğundan göbek, kalça gibi vücut kısımlarında yağ birikimine neden olur, kalp hastalıkları riskini arttırır, estetik açıdan kötü bir görünüme neden olur.
İnsan vücudunun gereksinimlerine bakıldığında alınması alınması gereken yiyeceklerin başında karbonhidratlar gelir. Karbonhidratların sebzeler ve asitliği düşük besinlerden alınması daha yararlı olur. Kuru gıdaların ve abur cuburların az tüketilmesi, sıvı alımının arttırılması asit dengesini baziğe çeviren önlemlerden sayılabilir.
Bazik yiyeceklerin aşırı tüketilmesi ise midenin pH’sini fazla arttıracağından hazımsızlığa neden olabilir. Önemli olan dengenin sağlanmasıdır. Bikarbonat iyonu vücutta bazik dengeyi koruyan en önemli iyondur. Bağırsaklardan çoğunluğu emilirken, böbrekten %98’e yakını süzüldükten sonra geri emilir. Alkali suyu, karbonatla karıştırılmış sudur ve sabahları bir bardak içilmesi mide yanmalarını azaltıp pH dengesini korur.
Asidik yiyeceklerin fazla tüketilmesi, alkol ve sigara kullanımı, mide rahatsızlıklarının oluşmasına sebep olan başlıca şeylerdendir. Alkali bir diyet; bu faktörlerin kötü etkilerinin azalmasını, fizyolojik dengenin korunmasına ve hayat kalitesinin artmasını sağlar.
Alkali Diyeti kelime anlamıyla bazik diyet demektir. Bazik ise bir maddenin pH’ sinin 7 ile 14 arasında olması demektir. İnsan kanının pH değeri 7,34-7,45 arasındadır. Alkali diyetinde ise amaç adından anlaşılacağı gibi günlük besinlerin bazik tüketilmesidir. Midemizin pH değeri sindirimi gerçekleştirebilmesi için yaklaşık 1,2 dir.
Yediğimiz asidik besinler (yağlı kızartmalar, gazlı içecekler gibi) midemizin pH’ sinin daha da düşmesine ve mide duvarının zarar görmesine sebep olmaktadır. Asidik yiyecekler ayrıca yorgunluk, sinirlilik, ülsere ilerleyebilen mide problemleri ve uyuşukluğa yol açabilir. Sebzeler, zeytinyağı, kuşkonmaz gibi yiyecekler midenin asidini düzgün sınırlarda tutulmasına yardımcı olur.
Öte yandan süt ürünlerinin aşırı alınması vücutta laktik asit miktarını arttırarak yorgunluğa ve hayat kalitesinde azalmaya yol açar. Poğaça, börek gibi yiyecekler ise karbonhidrat içeriği çok fazla olduğundan göbek, kalça gibi vücut kısımlarında yağ birikimine neden olur, kalp hastalıkları riskini arttırır, estetik açıdan kötü bir görünüme neden olur.
İnsan vücudunun gereksinimlerine bakıldığında alınması alınması gereken yiyeceklerin başında karbonhidratlar gelir. Karbonhidratların sebzeler ve asitliği düşük besinlerden alınması daha yararlı olur. Kuru gıdaların ve abur cuburların az tüketilmesi, sıvı alımının arttırılması asit dengesini baziğe çeviren önlemlerden sayılabilir.
Bazik yiyeceklerin aşırı tüketilmesi ise midenin pH’sini fazla arttıracağından hazımsızlığa neden olabilir. Önemli olan dengenin sağlanmasıdır. Bikarbonat iyonu vücutta bazik dengeyi koruyan en önemli iyondur. Bağırsaklardan çoğunluğu emilirken, böbrekten %98’e yakını süzüldükten sonra geri emilir. Alkali suyu, karbonatla karıştırılmış sudur ve sabahları bir bardak içilmesi mide yanmalarını azaltıp pH dengesini korur.
Asidik yiyeceklerin fazla tüketilmesi, alkol ve sigara kullanımı, mide rahatsızlıklarının oluşmasına sebep olan başlıca şeylerdendir. Alkali bir diyet; bu faktörlerin kötü etkilerinin azalmasını, fizyolojik dengenin korunmasına ve hayat kalitesinin artmasını sağlar.